Tanıtım
Tıbbi Biyokimya; insan vücudunda yer alan biyolojik proseslerin moleküler temelde çalışıldığı, proteinlerin, lipitlerin, karbonhidratların, nükleik asitlerin ve diğer biyomoleküllerin canlı sistemlerdeki fonksiyonları ile ilgili olarak yapı ve etkileşimlerinin incelendiği bilim alanıdır. Misyon Mezuniyet öncesi tıp eğitiminde kendi alanı ile ilgili başarıyı sürdürmek ve yükseltmek, Eğitim ve araştırma laboratuvarlarının kurulması için girişimde bulunmak, Biyokimya Yüksek Lisans ve Doktora programı açmak, Kendi alanında ve yakın disiplinler tarafından düzenlenen Ulusal ve Uluslararası kongrelere ve kurslara daha etkin katılım gerçekleştirmek, Multidisipliner yapılanmalar (Sinirbilim, teknopark v.b.) içerisinde ve multidisipliner çalışmalarda etkin olarak yer almak. Vizyon Ulusal ve Uluslararası alanda mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası (Yüksek Lisans ve Doktora) tıp eğitiminde kendi alanında yetkin bir konuma gelmek, niteliği yüksek bilimsel araştırmaların yapılabileceği bir araştırma merkezi olmak ve kendi alanı ile ilgili nitelikli bilgi ve beceri gerektiren tanı yöntemlerini hizmete sunmaktır. İlkeler Uluslararası benimsenmiş etik ilke ve kurallara göre eğitim-öğretim, araştırma ve rutin faaliyetleri yürütmek.
"Canlı Kimyası" anlamına gelen Biyokimya* terimi, daha önceleri Fizyolojik Kimya olarak adlandırılan ve biyoloji, fizyoloji gibi temel bilimlerle ilişkili olarak gelişimini sürdüren bilim alanını ifade etmek üzere ilk defa 1903 yılında bilimsel literatürde yerini almıştır. Biyokimya oldukça genç bir bilim dalı olup başlangıcından bugüne kadar yaklaşık 150 yıl gibi kısa bir zaman geçmiştir. 1903 yılına kadar hiç kullanılmamış olan biyokimya deyimi, ilk defa bu yıllarda Alman kimyageri Carl NEUBERG tarafından kullanılmıştır. Bununla beraber biyokimya alanında yapılan çalışmaların başlangıcı bu tarihten önceki yıllara rastlamaktadır. Biyokimya daha eski bilim dalları olan organik kimya, fizyoloji, biyoloji ve tıbbın gelişmesi ile günden güne daha fazla değer kazanmıştır. İsveç Kimyageri olan Karl SCHEELE'nin 1700'lerin ortalarına rastlayan yıllardaki bitki ve hayvan dokularının kimyasal bileşimi konusundaki çalışmaları, biyokimyanın ayrı bir disiplin halinde kurulmasına neden olmuş ve biyokimyaya çok önemli katkılarda bulunmuştur. WOHLER'in 1820 yıllarında üreyi kimya laboratuvarında sentez etmesi biyokimya tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Çünkü bu buluş organik moleküllerin yalnız canlılarda bulunduğuna inanılan ve adına vital güçler denen bir kuvvet tarafından sentezleneceği inancının yıkılmasına neden olmuştur. Başlangıçta parça parça ve basit olarak elde edilen bilgilerin toplanması ile biyokimya bağımsız bir bilim dalı olarak gelişmiştir. Biyokimyaya 1800 yılları sonuna kadar bazen fizyolojik kimya, bazen de patolojik kimya adları da verilmiştir. Bu tarihten başlayarak 1900 yılları başlangıcına kadar yapılan öncül çalışmalarla biyokimya alanında ilerlemeler kaydedilmiştir. Biyokimya alanında en büyük atılımlar 1820'lerden sonra olmuştur. HARDEN ve YOUNG ile EMBDEN MAYERHOF'un karbonhidratların ara metabolizması konusundaki çalışmaları bu dönemin biyokimya konusunda en başarılı örnekleri olmuştur. KREBS ve diğerlerinin trikarboksilik asit döngüsü konusundaki buluşları ve W.CROSE'un amino
asitler konusundaki klasik çalışmaları bu devrin dikkate değer araştırmalarıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda biyokimya alanında inanılmaz ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu dönemlerden sonra biyokimya alanındaki bilgilerin her sekiz yılda bir yüzde yüz arttığı kabul edilmektedir. Bilim dünyasının moleküler düzeydeki çalışmalara büyük ilgi göstermesi biyokimyayı en dinamik ve en fazla buluşların yer aldığı bir alan haline getirmiştir. Çok hassas ve özgül kromotografik metodların 1950 yıllarında geliştirilmesi ile çok küçük miktarlardaki biyolojik moleküllerin saflaştırılmasına ve yapılarının aydınlatılmasına olanak sağlanmıştır. Radyoaktif izotoplarla işaretlenmiş bileşiklerin canlılara verilmesi ile bu bileşiklerin uğradığı değişiklikleri ve takip ettiği metabolik yolları izlemek mümkün hale gelmiştir.