Tanıtım
Biyofizik, fiziksel ve fizikokimyasal prensipler ile matematiksel modeller ve bilgisayar teknikleri kullanarak canlı yapının yapı ve işleyişini, hastalıkların ortaya çıkışını açıklayan, hastalıkların tanı ve tedavisine yönelik yenilikçi yaklaşımlar ortaya koyan bilim dalıdır. Biyofizik çok çeşitli olan ilgi alanı içinde, sinir iletisini sağlayan elektrik ya da kas kasılmasını sağlayan mekanik kuvvet gibi fiziksel etkenlere bağlı olan biyolojik işlevleri, canlıların ışık, ses ya da iyonlaştırıcı ışınımlar gibi fiziksel etkenlerle etkileşimini ve yüzme, uçma, yürüme gibi yer değiştirme ya da iletişim yoluyla çevreleriyle kurdukları ilişkileri inceler. Bu çalışmalarda çok gelişmiş yöntemlerden ve araçlardan yararlanır. Moleküler Biyofizikte kullanılan en yaygın yöntemler arasında X-ışın kırınımı ve X-ışını kristalografisi, Nükleer magnetik rezonans spektroskopisi, soğurma ve floresans spektroskopi yer almaktadır.
Biyofizik, 19. yüzyılda Newton fiziğinin ilkelerinin biyolojik bilimlere uygulandığı zaman başladı. Bu dönemde, Berlin Fizyolog Okulu "Berlin school of physiologists" fizik ve kimyayı canlı sistemlerin çalışmasına uygulayarak ilk büyük çaplı fizyoloji çalışmasını ortaya koydu. Bu okul, fizyolojik araştırmalardan elde edilen yeni bir temel oluşturdu. Emil DuBois-Reymond sinirlerin bir elektrik potansiyel sistemine sahip olduğunu gösterdi. Carl Ludwig kan kan basıncını ölçtü. Hermann von Helmholtz oftalmoskopu icat etti ve mekansal algı, renkli görme ve hareketli görüntü üzerinde teoriler geliştirdi. Ernst von Brücke enerjinin korunumu prensibine dayanan "psikodinamik" terim ortaya koydu ve Newton Fiziğinden sonra psikolojik teorileri modellemek için Sigmund Freud etkiledi. 1910 yılında, Amerikalı eğitimci Abraham Flexner, Berlin Okulunda Carl Ludwig ile çalışan dört Amerikalıdan etkilenerek ABD ve Kanada'da tıp eğitimi ile ilgili bir rapor yazdı. 1930 yılında Flexner raporu tıp fakülteleri için reform niteliğinde oldu ve böylece biyofiziksel deneysel fizyoloji "bilimsel tıp" eğitimi kriteri olarak kabul edildi. 1920'lerin başlarında, Alman üniversiteleri organizmalar üzerinde radyasyon etkilerini araştırmak için Biyofizik Enstitüleri kurdu. 1944 yılında Otto Glasser,, X ışınlarına maruz kalmayı ölçmek için Dozimetre geliştirdi ve bunu "Medical Biophysics" başlıklı kitabında yayınladı. 2009 yılında, sınırları belirli olan tıbbi biyofizik insan vücudunun yapı ve işleyişi ile ilgili fiziksel prensiplerin yanı sıra tıpta görüntüleme teknolojilerini moleküler düzeyde işaretleme tekniklerini, elektrik, radyo dalgası ve ultrason gibi fiziksel ajanlarla yapılan tedavilerin prensiplerini ve buna benzer bir çok tanı ve tedaviye yönelik teknolojileri içerisine alan bir alan oldu. Bu alanda çalışan çok sayıda bilim insanı, çalışmaları ile Nobel Tıp Ödülü sahibi oldu. Ülkemizde Tıp Fakültelesi Fizyoloji Anabilim Dalları içerisinde Bilim Dalı olarak yapılanmış olan Biyofizik, 1987 yılından itibaren Tıp Fakültelerinde Anabilim dalı olarak yerini aldı ve daha önce tıp fakültelerinde mevcut olan Tıbbi Fizik veya Medikal Fizik kürsüleri de Biyofizik Anabilim Dalı içerisine dahil edildi.